Evrenin bir dili olduğunun ve seninle konuştuğunun farkında mısın?
Yaşam yolculuğu bir öz’e dönüş yoludur. Uyku, farkındalık, uyanış, aydınlanma diye adım adım gider.
Yaşadıklarının birer tesadüf olduğunu ve hayatın iyi/kötü yanları olduğunu düşündüğün; başına gelen “kötü” olarak adlandırdığın durum ve olaylarla ilgili kendini mağdur sandığın; “Neden bunlar benim başıma geliyor” diye isyan ettiğin anlarındır uyku hali. Yani evrenin işaretlerini göremediğin veya yanlış okuduğun halin.
Uykudayken düşer, kalkar, yargılar, öfkelenir, endişelenir, kıskanır, hırslanır, korkar, isyan eder, suçluluk duyar, nefret edersin. Tıpkı okuma yazma bilmeyen bir çocuğun üniversiteyi kazanamayacağı gerçeği gibi uyku halini de yaşamadan uyanamazsın.
“Tüm bu yaşadıklarımın bir anlamı olmalı” dediğin an farkındalık, yaşamını farklı bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmeye başladığın an ise uyanışındır.
Evren seninle konuşur
Evrene bir soru sorarsan sana mutlaka bir yanıt verir. Başlangıçta tesadüf gibi görünen bazı olaylarla dikkatini çekmeye çalışır; ancak sen yaşadığın durumun basit bir tesadüf olduğu kanısına vararak üzerine durmaz, hatta durumu geçiştirir, unutur veya başkalarını, hatta ilahi düzeni suçlarsın. Ta ki aynı olayı farklı zamanlarda, farklı insanlarla defalarca yaşadığını ve bir parça peynire ulaşmak için çemberin içerisinde dönen fareden bir farkın kalmadığını anlayana dek. Halbuki O, uyanışa geçebilmen için başta tesadüf gibi görünen olayları sana defalarca yaşatarak dikkatini çekmeye çalışıyordur.
Evren seninle her insan, her olay ve her durum aracılığıyla iletişim kurar. O’nun mesajlarını almak için araman gerekmez. Sen nereye bakıyorsan mesajlar oradadır. Ancak tıpkı aynı paragrafı okuyan iki insanın farklı algılaması gibi; aynı şarkının sende huzur, bende hüzün duyguları uyandırdığı gibi bir dil bu. Yani o ne derse desin, senin algılayabildiğin kadar anlatır.
Muhtemelen kendini tekrar eden kısır döngülerin aralarında “Ben neden hep aynı şeyi yaşıyorum?” diye sorduğun olmuştur. Evren de alman gereken mesajı almadığın için sana benzer bir deneyim daha yaşatmıştır. Bu O’nun, “Bak işte bu yüzden yaşıyorsun” deme şeklidir. Sen “Neden bunu yaşadığını” sorgulamaya veya başkalarını suçlamaya devam ettiğin sürece aynı kısır döngü içerisinde kaybolursun.
Gerçeğin, gördüğünün veya beş duyu organlarınla algıladığının ötesinde olduğu aklına dahi gelmez. Bu çoğu zaman masanın üzerinde duran ve defalarca oraya baktığın halde bir türlü göremediğin kayıp anahtarın gibidir. Evrenin mesajları da seni kapılara götürecek anahtarlardır. Ancak evren aradığın şeyi, bakmayı en son akıl edeceğin yere saklamıştır. Senin içine! Çünkü en değerli hazineler, en son bakılacak yere saklanır. 1900’lü yılların başında Freud’un da öğrencisi olmuş olan, analitik psikolojinin kurucusu, İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung’un dediği gibi “Dışarı bakan rüya görür, içeri bakan uyanır.”
Yanıtlar için kendi içine bakman gerektiği, evrenin sana ulaştırmayı başarabildiği ilk mesajdır. Sonra mı? Sonra sen onunla konuşmaya başlarsın. İşte oradan sonrası yeryüzündeki cennet.
Evren sadece enerjine yanıt verir
İnancın doğrultusunda yaradan enerjisini nasıl isimlendirirsen isimlendir, o senin ona nasıl seslendiğine aldırış etmez. Senin ne istediğini söylediğini umursamaz, neden yalvardığını anlamaz, ne için dua ettiğinle ilgilenmez. İsyanını ödüllendirmez. O’nun tek dili enerjidir. Senin enerjin neyse sana onu verir.
Öfkeliysen, öfkeleneceğin durumlar; endişeliysen, daha da endişeleneceğin konular; kıskanıyorsan, kıskanacağın yoklukların karşına çıkıyor olması bundandır.
İç sesin sana neler söylüyor? Hata yaptığında kendini acımasızca eleştiriyorsan, aynada kendini beğenmiyorsan, kendini yargılıyor ve “şöyle olmam lazım, böyle davranmam lazım” diyorsan; karşına seni sevmeyen veya sevgisini gösteremeyen insanların çıkmasına şaşırıyor musun gerçekten?
Güzel bir araba gördüysen bu sadece güzel bir arabadır. Arabaya bakıp onun güzelliğini beğenirsin. Evren yaydığın enerjiye yanıt verir. “Benim neden yok”, “Lütfen benim de böyle bir arabam olsun”, “Keşke benim de olsa” dediğin andaki duygunu dürüstçe okuyabiliyor musun? Bunları düşündüğünde o arabaya sahip olmadığın için mutsuzsun. Mutsuzluk enerjini arttıracak yoksunluk hali hayatında var olmaya devam edecektir.
Mahatma Gandhi evrenle iletişim kurabileceğin enerjiyi yaratabilmen için yolu şöyle göstermiştir;
“Söylediklerine dikkat et, düşüncelerine dönüşür; düşüncelerine dikkat et, duygularına dönüşür; duygularına dikkat et, davranışlarına dönüşür; davranışlarına dikkat et, alışkanlıklarına dönüşür; alışkanlıklarına dikkat et, değerlerine dönüşür; değerlerine dikkat et; karakterine dönüşür; karakterine dikkat et, kaderine dönüşür.”
Evren cezalandırmaz, kendi kendini cezalandıranı uyandırır
Herkesin iyiliğini istiyorum, kimseye kötülük etmiyorum “niye bunlar benim başıma geliyor” diyorsan, acaba “iyi” olmak uğruna kendinden ödün verdiğini, başkalarının onayını almak için, “sevilmek” için, arkandan “iyi” desinler diye sürekli kendinden vazgeçtiğini fark etmeni istiyor olabilir mi? Aldığın kadar vermeyi öğrenmen gerekiyor olabilir mi? Evrenin sana aynı deneyimi tekrar tekrar yaşatıyor olması sence bir ceza mı, yoksa kendi kul hakkına girdiğini fark etmeni istiyor olabilir mi?
Sadece severek yaptıkların yanına kar kalır. İçinden geldiği kadar verdiğinde, karşıdan ne gelirse gelsin “Ama ben ona şunu, bunu yapmıştım, bana haksızlık etti” demezsin. Sana haksızlık edildiğini düşünüyorsan dönüp bir bak, kendine haksızlık eden sen olmayasın.
Evren denge ister
Maddesel dünyaya kendini kaptırıp ruhunu beslemeyi unuttuğunda, çalıştığından az kazandığını fark edersin. İş, para, prestij, başarı uğruna an’ı kaçırdığın sürece işinin bereketinin olmaması ceza mıdır? Yıllarca çalışıp almayı istediğin eve kavuştuğunda o evde dostlarını ağırlamıyorsan, sevdiklerinle geçirdiğin anlarda yarınki toplantıyı düşünüyorsan, işe geç kalmamak için koşarken kaldırım taşının içinden açan çiçeği fark etmiyorsan, evrenin mucizelerini onurlandırmıyorsun demektir. Evrenin sana çalıştığının karşılığını vermiyor oluşu ceza mı? Yoksa sen bu kadar koşup çabalarken, evren elini anlına koymuş “Ah evlat ne koştun be! Öncelik sandığın şeyin senin ruhunu beslemeyeceğini tahminen ne zaman anlayacaksın acaba?” diyor olabilir mi?
Evren kendine dürüst olmanı ister
Evrene gönderdiğin enerjinin ne olduğunu anlayabilmek için kendine karşı dürüst olmalısın. Gerçekte ne hissettiğinle yüzleşmek ve kabul etmek zorundasın. Ancak karanlık tarafınla yüzleşip kucakladıkça öz’üne ulaşır ve evrenle bağlantı kurabilirsin.
Arkadaşının başarısını alkışlarken, içten içe bu başarıya neden senin ulaşamadığını sorgulayan tarafınla yüzleş. Ego bilincinin sana “ben onun başarılı olmasını istemiyor değilim ki, sadece ben de istiyorum” diyerek onu kıskandığın gerçeğiyle yüzleşmene engel olmasına izin verme. Çünkü sen egona yenildikçe, arka planda hissettiğin kıskançlık enerjisi evrene ulaşmaya devam edecek ve evrenin sana daha çok kıskanacağın durumlar vermesine sebep olacaktır. Ancak başarıyı yürekten alkışladığında, bunun harika bir şey olduğunu hissettiğinde evren o harika hissedeceğin durum ve olaylarla buluşturabilir seni.
Covid-19 bahanesiyle evinde, yuvanda kendinle baş başa kaldığın bu günlerde yarını düşünüp endişelenmek yerine kendini dinle biraz bakalım. Virüsten önce de her an ölüm riskin vardı zaten, yeni bir risk değil yaşadığın. Zihninin geleceğe odaklanarak seni endişelendirmesine izin vermek yerine ona düşünecek yeni bir meşgale vermeyi dene. Dışarıyı değil, içeriyi dinle. “O ne dedi, bu ne yaptı, neden bu oldu” yerine başka sorular sor bugün. “Ben o gün neden öyle hissettim?”, “O olay olduğunda neden öyle tepki verdim?” gibi.
Kendinden korkma. Derine indikçe öz’üne varacaksın. İnan sadece sen değil, hepimiz dolunay gibiyiz. Bir yüzün aydınlıkken, diğer taraf karanlık. Karanlık tarafını görüp kabul ettikçe bütün olduğunu fark edecek, bütün hissettikçe yaydığın enerjin ise gerçek aydınlığın olacak. İyi/kötü algın kaybolup bütünü görebildiğin zaman kendini ve başkalarını koşulsuz sevecek, hayatı iyi/kötü olarak yorumlamak yerine puzzle parçalarını bir araya getirecek ve evrenin dilini daha iyi anlayacaksın.
Sevgiler,
Çok sade bir dil kullanmışsınız hoşuma gitti tşk ederim umarım unutmam
İnsan, kendi dilini çözdüğü zaman evrenin dili ile tanışmış olacak. Kendisinden uzak yaşadığı her an evrenden, dünyadan hatta diğer insanlardan da kopuk şekilde yaşamını devam ettirecektir. Bağlantıyı yitirmiş olanların tekrar kendisiyle bağlantıya geçip, gerçeği görmesi dileğiyle. Hakikat, tüm dilleri öğrenilerek değil, evrensel dili öğrenip kendisini gerçekten anlayınca ortaya çıkacaktır.
İçsel yolculuk için iyi bir yazı. Evrenin dilini çözmek gerek. Bu konuda fikirlerinize katılıyorum. Teşekkürler
Yüreğine,kalemine sağlık..çok etkiliyeci.