Gelişmiş (Evrimleşmiş-Aydınlanmış) İnsan Olmak nedir?
CEVAP: Kim olursanız olun, bu YOL evvela sadece dürüst, güçlü ve kararlı bir kaptan olmaktan geçer: Kendi hayatının dümenini ele almak, varoluş denizinde olası herhangi fırtınaya hazırlıklı gezmeye liyakatli olmak, alınacak kararlar ve tutumlar için de sorumluluk almaktır.
Bazı arkadaşlardan şöyle şikâyet ve sitem duyarız: Gelişmemi, değişmemi Evren veya yüce güç istemiyor mu acaba, hep önüme programlanmış gibi aynı engelleri çıkarıyor, hiç mi destek olan güç yok? Bir el atıverse ya, çözse şu ve ya bu sorunumu!’
Yakınlarda üstat Gurdjiyeff’in arkadaşı ve öğrencisi P.D.Ouspensky’nin bir kitabını incelemeye başlarken, aynen o arkadaşlarıma anlatmak istediğim düşüncelerle karşılaştım. Kendini kurban gibi görmek, ‘Aydınlanma’ denilen şeyin bir defa geldiğinde, ondan sonra her şey cennetteki gibi harika olmasının beklentisi çok dostlarımızın çabalarını frenleyen ve mutsuz eden bir durum olduğunu görüyorum. Hayatım boyunca henüz hiç yerde okumadan ve kimseden de duymadan içsel olarak anladığım bir gerçeğin bana olağanüstü yardımcı olduğunu anladım. Belki bu ailede ve halkımda gördüklerimden kaynaklanıyordur. Bazı insanların da ailede kardeşlerin büyük abisi veya ablası olmak, erken büyümekten dolayı hayatta da bu özelliklerinin ortaya çıktığını hep fark etmişimdir. Kimsenin altın tepside getirip, ellere hazır vermeyeceğini anlamalıyız ruhsal evrimin de yaşamdaki güzelliklerin de. Kendini ruhsal olarak değiştirmeye salahiyeti yeten insan zaten artık EVREN’in çocuğu olmak, onun İlk Okul Öğrencisi olmaktan çıkmıştır. Yani, kendi ayaklarında yürümeyi, okumayı, gerekli tüm İLK melekeleri artık almıştır. Lütfen artık gelişimin ve yaşamının değişmesi için sebat ile çabala! Kendi geminin kaptanı olmaktır çünkü bir sonraki basamak! Direksiyonu senden başkası tutamaz senin geminde. Öz çabaların, bilinçli, kendi özgür iraden ve mücadelen olmadan, senin SEÇİMlerin olmadan, bu işin bir anlamı olamaz çünkü. Tüm sorunlar hep senin başına geliyor gibi olabilir, ama bir zahmet başkalarına da bak arada. Yaşam her kesi bir şekilde, her kesin kendine göre değişen katalizörlerle kırbaçlıyor olduğunu görürsün. Bir de kafası kesilmiş tavuk gibi birkaç kitap, yaşadığımız birkaç farklı HAL ve ya gittiğimiz seminer, kurslarda duyduğumuz şeyleri ezbere tekrarlayıp, bilinçsiz, gözlemsiz çırpınıp durmadan, her sorunda, her zorlukta yıkılıp-burkulup kalıvermeden, asıl amacımız nedir, bunun üzerine odaklanmayı denemek lazım. Belki yoksun olduğumuz tek şey gerçek amaçtır ki, elimizde var olan faktörleri doğru kullanamadığımız için onlardan da oluyoruz.
Sistemin ‘Orta Okul’unda hasat edilen insanlar, artık kendi yetenekleri, yatkınlıkları üzerine yavaşça Görevli, Vazifeli olmaya doğru uzmanlaşmaya yönlenirler. Bu ise titiz bir ‘eğitim’in dışında, dengelenme sürecini de kapsar. Bilinç, geldiği gelişme durumuna göre kendine belli bir yaşam tarzı talep eder. Kendini tanıma süreci içinde esas kimliği, esas uzmanlığı, esas amacı da belirlenirken, Okulun sonunda Ustalık-Ruhban’lık adındaki, artık bir nevi ‘akademi’ diyeceğimiz rotaya geçiş başlar. ‘Başlar’ diyorsak, çoğumuzun kibrimize rağmen, evrensel anlamda bu henüz bir adaylık olduğunun da farkında olmamız lazım.
Bu alanın uzak–yakın zamanlardaki tüm ustaları bu işlerin kolay olmadığını vurgulamışlardır. Belki de şu anki ‘spirituel moda’ ve internet zamanı bazı şeyleri kolaylaştırmış gibi olabilir. Ama işin özü unutuluyor çoğunda. Çünkü detaylar çoğalıyor ve dikkatler merkezden veya esas olandan uzaklaşabilir. Ruhsal dengenin esas şartından biri maneviyatsa, öbürü de bilgili olmaktır. Evet, bu konuda değişen, çoğalan ya da azalan hiç şey yok. Ruhsallık anlamında değişmek isteyene, dürüstlük, cesaret, saygı, açık ve temiz kalplilik, zekâ şarttır; azimli olmadan ve doğru bilgilerle kuşanmadan bir de güçlü irade şekillendirmeden hangi mekân hangi zaman koşullarında olması fark etmiyor. Öyle olmuş ve hala Öyledir.
Şimdi yine üstat Gurdjiyeff’e geleceğim, tamamen katılmamakla birlikte, bazılarımız için acı ilaç gibi gelecek öğretisi vardır bilinç evrimi konusunda. Üstat, o zamanlarda kendi öğrencilerine diyor ki: ‘gezegenler sistemi ve Dünya, tüm insanların birdenbire evrimleşmesini kendi planlarına uygun görmüyor. Bu yüzden tüm insanların ya da çoğunluğun evrimleşmesine engel olacak şeyler yaratıyor’. Gerçekten, evrimleşmek ilk önce insanın kendi menfaatinde ve kendi bilinçli çalışmalarıyla olur. İnsan evrimi bilinçsiz, mekanik şekilde gerçekleşemez. Engeller, bilinçli şekilde aşıldığı, çözümlenildiği zaman bu evrim için hizmet eden fonksiyon olduğunu da görürüz. İnsan da doğanın organik ve enerjetik olarak bir parçasıdır. Organik zincir olarak sadece insan değil, tüm canlıların kendi yeri ve faaliyeti vardır. Doğa için daha farklı bir fonksiyonu olan eleman olmak isterse, o özel yeri veya başka bir hizmet alanını kendine hakkıyla alması-açması lazım. ‘Batı tarzı’ denilen zihniyetteki (bu arada ‘Batı’ yı tümden karalamaktan hayli uzağım) insan evrimi sahte ve yüzeysel şeydir. İnsan doğaya karşı bir hükümranlık edasıyla veya her türlü ayrımcı evrimleşme sürecini gerçekleştiremez. Çünkü Doğa (kendi içindeki Doğaüstü dediğimiz güçle de birlikte) insandan kat kat farklı biçimde güçlüdür ve kendi meyvesi olan insanı kontrol altına alabilir, almayacak gibi ihtimal olduğu anda zaten yok eder. İnsan ya doğayla uyumlu olur ya onun engellerini aşmaya çalışırken, değişir, dönüşür, evrimleşir ve zaten bu evrimleşme durumu onu yine doğaya daha yakın, saygılı ve uygun hale getirir… Bilhassa, ‘evrimleşme adı altında doğaüstü güçlerini elde etmek anlamı kast ediliyorsa, burada o doğadan ve ya herhangi başka güçlerden yardım, destek istemesi beyhudedir’, diyor usta açık ve net şekilde. Ve yaşadığım, gözlemlediğim kadarıyla da bu bir gerçektir. Yardım edecek güçlere inanmadığım ve yok saydığım için değil, ‘BEN BÜYÜMEK İSTİYORUM, KENDİM ÇABALAYABİLİM’ gibisinden bir gururum olduğu için belki de. Çünkü O’na yalvarıp yakardığım, tapıp, yardım istediğim an kendimi biraz menfaatçi ve zayıf his etmeye başladım bir noktadan sonra… Bu hayatta elimde-içimde kalan ne varsa bazen yararıma bazen zararıma oldu her sefer yaşamımı ve kendimi değiştirme sürecimde. Tencerede ne varsa kaşığa çıkar, o yüzden hayatınızın O AN’ları gelip çattığında tencerenizde yararlı şeylerden bol olmasına çok sevinirsiniz, bana inanın. Bu, size yardım etmek isteyen GÜÇ’lerin de kullanarak, size yararlı olmalarını sağlayacak malzemelerdir ve birkaç meditasyon, birkaç ibadetle olmuyor, tüm hayatınızda an be an birikir onlar. Evet, farklı ruh ve bilinç halleri yaşandığı dönemlerde, belki de dilimizde aydınlanma, uyanma, ışık veya tanrısal bedenle uyumlaşma diyebileceğimiz veya yeni ruhsallık edebiyatında ‘titreşim düzeyinin hızlanması’ gibi terimlerle az buçuk anlatabileceğim durumlarda size en çok Siz yardımcı olabilirsiniz! O güne kadar elde edebildiğiniz güzel ve doğru şeylerden kendinize BAŞKA BİR YAŞAM’a geçmek için sırat köprüsü yapabilirsiniz. Çünkü kast ettiğimiz anlamdaki Değişimde, şuur ‘Ölür’ ve ‘Yeniden doğar’, farklı olanı, bu bir beden ölümü gerçekleşmeden, aynı tende devam eder. Gerçi, bedende de belli değişimler mutlaka olur.
Bilinç (yüzeysel insani anlamda değil, varoluşsal anlamda) her şeyde vardır, her şey bilinçli ve hatta çoğun edebiyatta zeki enerji olarak adlandırılan gücün tezahürleri ve türevleridir etrafta gördüğümüz ve görmediğimiz şeyler. Evet, insan bilinci kendine göre yer edinmeyi, kendi kültür ve anlayış sistemini yaratmayı başarmıştır. Ama gezegenler sistemi, Dünya ve Ay döngüleri sayısız binyıllıklar sürdüğü için, gelişmelerle birlikte yozlaşıp-bozulmaları da içeren, başarılarla beraber yüzüstü düşmeler, çoğalmalarla yok olup gitmelerin sıralandığı bir beşeriyet var geriye bakabildiğimiz kadarıyla, inceleyebildiğimiz kadarıyla görebileceğimiz. Çokça eski uygarlıklardan geriye bazı izler kalmış ve onları öyle böyle yorumlandırma, kendi anlayışımıza sığdırma çabalarındayız elbet. İnsanın bilgi edinme yöntemleri arasında her zaman bir ayrı kol olmuştur: tüm insanlıkta ve aynı insanda da her zaman olmayan bazı özellikler: doğaüstü, normal olmayan yollarla bilgi ve güç sahibi olmak gibi. Sırf bu yollarla yaşama ve doğaya hüküm etmeyi başaran uygarlıklar da olmuştur elbet ve belki yine olur. Kanımca, Dünyamızda şu dönemde olmakta olan, sadece doğaüstü güçlere hâkim olan bir uygarlık yaratma çabası değil, ilk önce sevginin ve bilginin sömürülmediği, adaleti ve maneviyatı yaşatacak topluluk kurmanın sınavlarındayız. ‘İnsanüstü’ (metafizik) özellikleri edinmek, geliştirmek, yararlanmak konusunda ise her zaman ortaya sayısız sorular, sorunlar, engeller, kargaşa ve şüpheler, aldığı nimet kadar da yükünü taşıması lazım olduğu zorluklar da dolaşır değişim çabasında olan adayın. Hadi değişti de diyelim, geri kalan ‘değişemeyenler’ arasında devam etmek zorunda yaşamını. Tüm varoluş sistemini birleştirerek, her kesin memnun kalacağı bir evrim programı var mıdır? Böyle bir şey olmak zorundaysa, onu yine kendimiz yaratacağız – içinde İnsan faktörünü de eklemeyi hak ederek.
Çünkü Doğada her şey kendi evrimini kendi yaratır. İnsan da öyle. Sahip olduğu ama kullanmadığı olanakları, yetenekleri, fark etmediği, göremediği zenginlikleri olduğunu anlama evresine gelen insan bunların kıymetini de anlayacak, nasıl kullanacağına da karar verecek durumda olması gerek. İnsan evrimi – bilinç evrimidir, bilinç evrimi ise bilinçsiz ve bilgisiz gerçekleşemez. İnsan evrimi – irade evrimidir, irade evrimi ise iradesiz ve zorla olamaz. İnsan evrimi – onun yapma kabiliyetinin evrimidir, yapmak ise tesadüf olayların bir araya gelmesi değildir. Bir araya gelen tesadüfler olsa bile yine birçok şey iradeyle, bilinçli yapmayla olur. Evet, insanın zihnine sığmayan, aklına uymayan yerde yüce irade veya bir arka plan sisteminin ‘görünmeden’ işlemesi konusu vardır her zaman. Ama şunu unutmayalım ki, o Sistem yöneten, yönlendiren, hasat eden, denetleyen sistem olması lazım. Dolayısıyla, eğitim ve sınav konusu vardır. Bunları gerçekleştirmesi için yine bazı şartları, barajları, elemanları, zincirleri, parçaları, iştirakçiler ve işçilerinin olması lazım.
Tıpkı beynimizin düşündüğü, salgı bezlerinin hormonlar salgıladığı, duyguların ve sezilerin bazı işlemleri, işaretleri yaptığı, enerji bedenin fiziksel bedenle olan ilişkisi, düşünce ve niyetlerimizi el ve ayaklarımızla gerçekleştirmemiz, bazı planlarımızın ve isteklerimizin ZAMAN içinde birçok insanların, olayların, iyi veya kötü denilen koşulların ve hadiselerin de iştirak ederek gerçekleştiği gibi…