Maya dini inanç sistemi ile Maya Şamanizmi arasındaki fark günümüzde pek anlaşılamamaktadır. Bu iki kavram birbirlerinin aynısı olarak yorumlanmaktadır. Bu durum pek çok kadim uygarlık için de geçerlidir. Maya dini inancı kendi çağına özgü bir tasavvuf inancıdır. Maya Şamanizmi ise aynı dini kozmik bilgileri içerir ama dünyaya aittir. Ortak olarak dünyamızı, içinde bulunduğu galaksi ve onun da dahil olduğu muhteşem kainat ile birlikte bir bütün olarak kabul ederler.
Ancak bu felsefi ve uygulamadaki farklılıktan önce şunu söylemek isterim: “Şamanizm”, onbinlerce yıllık bir geçmiş içerisinde insanoğlunun en ilk ruhsal çalışmasıdır. Her ne kadar “şaman” kelimesi ruhsal şifacılar için ilk kez Sibirya’da kullanılmış bir ifadeyse de, tarih boyunca Asya’nın, Avrupa’nın, Afrika’nın, Avustralya’nın, Grönland’ın, Kuzey ve Güney Amerika’nın bütün yerleşimlerinde şamanik uygulamalar varolmuştur. Onbinlerce yıldır hiç kaybolmamış olması bu çalışmaların gücünün göstergesi olarak kabul edilebilir.
Şamanlık, doğanın kutsandığı, aynı zamanda bu doğadaki tüm varlıkların tek bir ruha sahip olduğuna, bu şekilde her şeyin bir bütün ve birbiriyle ilişkili olduğuna inanıldığı bir yaşam felsefesidir. Şamanlığın temel amacı doğanın ve canlıların vasıtasıyla Tanrı’yı anlamaktır. Şaman inancında evren, titreşimlerden oluşan bir enerji ağıyla bütünlük içerisinde algılanır. Beden fiziksel yaşamını deneyimlerken, iç benlik ruhların dünyasında gezinebilir; bu gezintilerin rüya deneyimlerinden farkı yoktur. Rüyalar, kişinin bedeni yatak odasında yatarken, ruhunun başka mekanlarda, tanıdık ve hatta tanımadık başka kimliklerle birlikte olabildiği durumlardır; dolayısıyla rüyalar herkesin içindeki şamana işaret ederler. Rüyalar bizlere bedenlerimizden ayrı ve bağımsız olarak var olabildiğimize tanıklık ederler.
Çağlar içerisinde bilim ve özellikle psikoloji bilimi, geliştirilen teknikler vasıtasıyla, bireylerin fiziksel dünyaları ile hayal dünyaları arasındaki köprüyü anlamaya çalışılmıştır. Bireysel ruhsal tüm arayışların hafife alınmasının önemli nedeni çağdaş hayatta aranan şeylerin hep maddesel ya da profesyonel başarı olmasından ve bunun yolunun da düz mantıktan geçtiği inancıdır. Gerçeklik hakkındaki konvansiyonel inanç sistemlerinin dışına çıkma gerekliliği pek çok insan için en başından caydırıcıdır. Lee Andrews, 1981 yılında yayınlanan “Medicine Woman” (Kadın Şaman) adlı eserinde şunları yazar: “ Kendi yansımalarımızı incelemeye, anlamaya başlayabilmemiz için kendi içimizin derinliklerine inebilmemiz, öze varabilmemiz gerekir. Kat kat örtülmüş kişiliklerimizi soyarak ve peçeleri kaldırarak aydınlanmamız gerektiği için şamanlık öğrenilmelidir. Şamanizm, dünya kültürlerinin tümünde, tüm dinlerin, psikolojilerin, felsefelerin öncesinde varolmuş, kendi gücünü ve evrenin bilgilerini öğrenme arayışıdır”…
Şamanlık bir felsefedir ama günümüzde felsefesinin derinliğinden ziyade, insan-gezegen-evren ilişkilerindeki ruhsal yolculuk uygulamalarıyla tanınır. Şamanın, dünya ve evrenin ruhları ve bilgelikleriyle ilişki kurma yöntemi, görü yeteneğidir. Şamanik yolculuk, sıradan (gözle görülen) ve sıradışı (gözükmeyen) dünyalar arasındaki tülü aralayan, uyandırıcı, aydınlatıcı, kozmosla bütünleştirici, evrene dair bilgi ve enerjilere ulaştırıcı bir yolculuktur. Kadın ya da erkek şaman, ruhlarla doğrudan dostluk kurar, birlikte çalışmalar yapar, kozmos ve insan arasındaki iletişimde arabuluculuk yapar. Bu çalışmaları çoğunlukla şifa, yani bir hastalığın ruhsal kökenlerine inmek amaçlıdır.
Sıradışı alemde gezinebilen Şaman’ı antropologlar “tüm canların, ruhların ve tanrıların dünyasını kavrayabilen ve ekstatik bir trans haline geçerek onların arasında dolaşabilen, doğaüstü evrene dair bilgiler edinebilen kişi” olarak tanımlamıştır. Şaman aynı zamanda yaşadığı kavimsel toplumda çok önemsenen törenleriyle sosyal görevler yerine getirir; sadece şifacı değil, aynı zamanda rahip, psikoterapist, mistik ve öykücü olarak kabul edilir. Eski kavimlerde her topluluğun bir ya da birkaç şamanı olabiliyordu. Antropolojik tanımlamada “avcı/toplayıcı” olarak adlandırılan bu ilk toplumlarda şamanın en önemli rolü yiyecek kaynaklarını tespitteki öngörüleriydi. Eğer şaman, avlanacak hayvanların yerini ya da bitkisel besin ve su kaynaklarını bulamazsa o toplumun yaşam şansı kalmazdı.
Şaman inancında ritüeller ve seremoniler, ruhlar dünyasına saygı sunmak ve oradan güç almak amacıyla yapılır; bunlar, tüm antik topluluklarda uygulanmış adetlerdir. Şamanlar, ritüeller vasıtasıyla ruhlar dünyası ve güncel gerçeklikler dünyası arasında köprü kurarlar. Şaman, kalıplaşmış dogmalar ya da katı dinsel kurallar içermeyen ve evrenin tümünü sarmalayarak tüm hayatın özünü oluşturan bir güç ağının bilincine sahiptir. Algılamalarında doğadaki tüm elementler canlıdır ve tümü ortak bir iletişimle birbirine bağlıdır. Taşlar, hayvanlar, bulutlar, rüzgar, yaşam enerjisiyle doludur ve dünya üzerinde uyum ve sağlık içerisinde yaşamak bütün bu canlılığın bilincinde olmakla mümkündür. Seremoniler vasıtasıyla Şaman, bu enerjileri topluluğun hayrına olacak biçimde selamlar ve yardıma çağırır.
Maya dini inanç sistemi ile Maya şamanizminin ilişkili ama farklı kavramlar olmasına gelince, bu durum pek çok kadim uygarlık için de geçerlidir. Maya dini, kendi çağına özgüdür. Mısır, Sümer, Hint, İnka medeniyetleriyle ortak hususlar barındıran, Kabala, Budizm ve spiritüel temelleri olan daha pek çok inanç sistemiyle örtüşen, benzer yaradılış öyküleri olan ve aynı zamanda semavi dinlerin ortaçağ itibariyle önem kazanmış tasavvuf özelliklerini taşıyan bir inanç sistemidir. Maya şamanizmi ise aynı dini kozmik bilgileri içerir ama dünyaya aittir.
Antik dönemlerde Maya kralları hem en yüksek rahipler olarak Tanrı’yı yeryüzünde kendi halklarına, halklarını da Tanrı’ya karşı temsil etme görevini ifa ederler ve bu onları hem Tanrı’ya hem de halklarına aynı ölçüde sorumlu tutardı. Maya Kralları aynı zamanda en büyük Şaman olduklarından kendilerine “K’ul ahaw” denirdi; bu, “Yüce Kral” anlamına gelirdi. Kral, Rahip ve Şaman Kraldır. “Yüce Tanrı K’u Kuul Kaan”dan aldığı örnek ile toplumunun önündedir; sadece hükümdarlık etmez, gerektiğinde önce kendisini kurban edendir.” Maya kutsal bilgileri, insan ve devlet arasındaki yönetimi, insan ve insan arasındaki sosyal ilişkileri, insan ve doğa arasındaki dengeyi gözetmiştir. Maya kralları aynı zamanda en yüksek rahipler olarak Tanrı’yı yeryüzünde kendi halklarına, halklarını da Tanrı’ya karşı temsil etme görevini ifa ederler. Bu onları hem Tanrı’ya hem de halklarına aynı ölçüde sorumlu tutan bir mevkidir. Mayaların yaradılış kitabı olan Popol Vuh’da evrenin gelişim ve yeniden yaratılması için kendisini ateşe atan Tanrı anlatılır. Maya toplumlarında Rahip Kral, Yüce Tanrı’dan aldığı örnek ile toplumunun önündedir; sadece hükümdarlık etmez, gerektiğinde önce kendisini kurban edendir…” Maya halkı bu krallarının kâinatın düzeninde etkili olduklarına, yeryüzü dünyası ile doğaüstü mistik dünya arasındaki ilişkilerin kurulmasında ve düzenlenmesinde önemli bir rol üstlendiklerine inanırdı. Mevsimlerin ahengi, yağmurların yağıp mısır ekinlerine bereket gelmesi Maya Şaman Krallarının birincil gücü ve göreviydi. Mayaların kutsal yaradılış kitabı Popol Vuh kitabının yaradılış efsanesinde evrenin gelişim ve yeniden yaratılması için kendisini ateşe atan Tanrı anlatılır. Maya toplumlarında Rahip Kral, Yüce Tanrı’dan aldığı örnek ile toplumunun önündedir; sadece hükümdarlık etmez, gerektiğinde önce kendisini kurban edendir.
Maya Şamanları aynı dini kozmik bilgilerle donanmıştır ama dünyaya aittir. Maya Dini Lideri ve en usta Şaman olan kralın itaatinde, Maya dini, felsefesi ve inanç sistemi dâhilinde, Maya kent ve köylerinde toplumsal dini görevler yerine getirir. Şaman olarak dünyadaki tüm canlıların ruhlarıyla ilişki kurma becerisi kazanmıştır. Bu ruhları yardıma çağırarak şifa verebildiği gibi, kötü ruhlarla da temasa geçebilir, Özel ruhani güçleri olan bir medyum olarak insanlarla ruhlar arasında iletişim kurabilir. Maya Rahipleri de Şaman’dır ama her Şaman, Maya Rahibi olamaz ve tapınak görevi alamaz. Rahiplik yapmayan Maya Şamanları Maya köyü halkındandır, tapınaklarda değil toplum içerisinde yaşarlar. Mineraller, bitkiler ve hayvanlar âleminin, yeryüzünün bu varlıklarının ruhlarıyla ilişki kurar.
Özetlemek gerekirse, Şaman, öte dünyanın güçlerini bu dünyada kullanabilen ve halkına bunu hizmet olarak sunan özel kişidir. Mineraller, bitkiler ve hayvanlar âleminin, yeryüzünün bu varlıklarının ruhlarıyla ilişki kurar. Şamanlar dünyanın sıradan yaşamının ötesine geçebilen, ölümün ötesine yolculuk yapan, göksel tanrılarla, atalarla ve ruhlar âleminin tüm varlıklarıyla iletişime geçebileceği bir kendinden geçme, “esriklik” haline ulaşabilen kişilerdir. Seremoniler gerçekleştirerek doğaüstü güçlerden yardım talep ederler. Kuraklık olduğunda yağmuru yağdırması için Maya halkı Şaman’a başvurur. Bu seremoniler yağmuru yağdırır, fırtınayı köyden uzak tutar, hastalara şifa getirir. Şaman, yeni doğan bebeklerin sağlıklı ve mutlu yaşamaları için, yeni taşınılan evlerde bolluk ve bereket içinde yaşanması için farklı seremoniler gerçekleştirirler.
Maya Tanrıları dünyanın ve kâinatın dört ana yönünü ve kenarlarını koruyup kollarlar. Maya Şamanları ise yeryüzünde beşgen biçiminde alanlar yaratır ve bu alan “öte” dünyaya açılan giriş kapısını oluştururdu. Mayalar bu alanı farklı kelimelerle ifade etseler de Maya araştırmacıları bu beşgen alana Latince kökenli “Quincunx” adını vermişlerdir çünkü bu beş nokta deseni Latince “beş” anlamına gelen “quinque” ve “on ikide bir” anlamındaki “uncia” kelimelerinden oluşur. “Quincunx”, Bâtıni anlatımlarda bazen “ölümün noktaları” olarak sembolize edilmektedir. (Charles Palliser’in, 19. yüzyıl İngilteresinde geçen gizemli bir öyküyü mitolojiye gönderme yaparak beş bölümde anlatan epik romanının adı “Quincunx”’tur.) Bu geometrik anlatımda dünyanın dört ana yönü ve dört kenarını temsil eden kare biçiminin ortasındaki nokta insanın dünyadaki konumudur. Bu noktayı Mayalar “ortalamak” ya da “tam ortaya almak” anlamında bir sözcükle ifade ederler.
Bugün hâlâ Yukatan Yarımadası’nda yaşayan çift çiler tarlalarını belirlerken, ekin ekmeye ya da hasat toplamaya başlarken öncelikle bu orta noktayı tespit ederler. Burayı bir taş yığını ile işaretlerler. Köyler kendi köy alanlarını diğer köylerden dörtgen bir sınırla ayırır ve köy ortasında iri taşlarla merkez noktayı işaretlerler. Tüm bu işaretleme Şaman tarafından yapılır.
İnançlı bir Maya çiftçisi, tarlasına bereket getirmek için bu merkez noktayı bir sunak gibi kullanır ve adaklarını oraya koyar. Bir diğer deyişle, Maya tarlaları ve evleri Şamanların öğrettiği kozmik geometrinin dünya yüzündeki yansımasıdır.